Kur Şoku Senaryosu ve Yatırım

/ 27 Ağustos 2024 / / yorumsuz
Kur Şoku Senaryosu ve Yatırım

Kur şoku senaryosu ve yatırım kur şoku, bir ülkenin para biriminin diğer para birimleri karşısında aniden ve büyük ölçüde değer kaybetmesi durumunda ortaya çıkar. Türkiye’nin ekonomik tarihinde de sıkça karşılaşılan bir durum olan kur şoku, ekonomiyi derinden etkileyen sonuçlar doğurur. Özellikle 2018 yılının Ağustos ayında yaşanan kur şoku, Türk Lirası’nın dramatik bir şekilde değer kaybetmesiyle sonuçlanmış ve ekonomik faaliyetlerde ciddi bir yavaşlamaya neden olmuştu. Bu olay, enflasyonun ve faizlerin hızla artmasına yol açarken, ekonomik büyüme ise olumsuz etkilenmişti. Bu tür olaylar öncesinde iktisatçılar ve uzmanlar tarafından yapılan uyarılar genellikle göz ardı edilse de, kur şoku senaryosu yatırımcılar için hem riskleri hem de potansiyel fırsatları barındıran bir durum olarak karşımıza çıkar.

Kurun 5,98’de Sabit Kalmasının Anlamı

Son dönemde dikkat çeken bir diğer konu, döviz kurunun 5,98 seviyesinde adeta “çakılı kalmış” gibi görünmesidir. Bu durum, Türkiye’de uygulanan heterodoks ekonomi politikalarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Heterodoks ekonomi politikaları, geleneksel ekonomi teorilerinin aksine, daha farklı ve olağandışı yöntemler kullanarak ekonomik sorunları çözmeyi amaçlar. Türkiye’de bu politikalar çerçevesinde, yüksek enflasyonla mücadele etmek yerine, döviz kurunu belirli bir seviyede tutmak için çeşitli müdahaleler yapılmıştır. Bu durum, Türk Lirası’nın değer kaybının enflasyon üzerindeki etkisini sınırlamak amacıyla yapılmış gibi görünse de, aslında yeni bir kur şoku riskini de beraberinde getirmektedir.

Dalgalı Kur Rejiminden Sabit Kur Rejimine Geçiş ve Ödemeler Dengesi

Kur şoku riskini anlamak için Türkiye’nin uyguladığı kur rejimi ve ödemeler dengesi gibi ekonomik göstergeleri daha yakından incelemek gerekir. Türkiye, uzun yıllar boyunca yönetilen dalgalı kur rejimini uygulamış, bu çerçevede Merkez Bankası yalnızca aşırı fiyat dalgalanmalarını azaltmak için müdahalelerde bulunmuştur. Ancak son dönemde, kurun belirli bir seviyede tutulmaya çalışılması, Türkiye’nin fiili olarak bir sabit kur rejimine geçiş yaptığına işaret ediyor. Bu geçiş, aynı zamanda ödemeler dengesinde de önemli değişikliklere yol açabilir.

Ödemeler dengesi, bir ülkenin dış dünya ile olan ekonomik ilişkilerini gösteren en önemli göstergelerden biridir. Türkiye gibi sürekli dış ticaret açığı veren ülkelerde, cari hesap açığı genellikle sermaye hesabındaki fazla ile finanse edilir. Bu finansmanın sürdürülebilir olması ise kur ve faiz gibi makroekonomik değişkenlere bağlıdır. Faiz oranları düşük tutulduğunda, ülkeye sermaye girişi azalır ve bu da cari açığın finanse edilmesini zorlaştırır. Dolayısıyla, kur üzerinde baskı oluşur ve Türk Lirası Kur Şoku Senaryosu ve Yatırım değer kaybeder. Bu değer kaybı, ithalatın azalmasına neden olurken, aynı zamanda ekonomik büyümeyi de olumsuz etkiler.

Tinbergen’in Kuralı ve Türkiye’nin Ekonomik Politikaları

İktisat teorisinde önemli bir yeri olan Jan Tinbergen’in kuralı, bir ekonomideki hedeflerin (enflasyon, faiz, kur gibi) sayısının, kullanılabilir politika araçlarından (para arzı gibi) fazla olamayacağını savunur. Türkiye’nin mevcut ekonomik politikaları ise bu kurala aykırı bir şekilde hem düşük faiz hem sabit kur hem de düşük enflasyon hedefi gütmektedir. Ancak bu üç hedefin aynı anda gerçekleştirilmesi, Tinbergen’in kuralına göre mümkün değildir ve bu durum, yeni bir kur şoku riskini artırmaktadır. Örneğin, faiz oranlarının düşük tutulması, sermaye girişlerini azaltarak döviz kurunu baskı altında tutarken, enflasyonu da tetikleyebilir. Bu da uzun vadede sürdürülemez bir ekonomik duruma yol açabilir.

Sürdürülebilirlik Sorunu: Mevcut Politika Çıkmazı

Türkiye’nin şu an izlediği ekonomik politikaların sürdürülebilir olup olmadığı, hem yatırımcılar hem de ekonomi yönetimi için kritik bir sorudur. Faiz oranlarının düşük tutulması, yerli ve yabancı yatırımcıların güvenini sarsarak, sermaye çıkışlarına yol açabilir. Bu durumda, döviz kuru üzerinde baskı oluşur ve Türk Lirası’nın değer kaybı hızlanır. Değer kaybeden TL, ithalatı azaltarak cari açığı daraltabilir ancak bu durum aynı zamanda ekonomik büyümeyi de yavaşlatır ve işsizliği artırır. Ayrıca, yüksek enflasyon ortamında ihracatçı firmalar da rekabet avantajlarını kaybedebilir, bu da ihracat gelirlerini olumsuz etkiler.

Kur Şoku Riski Nasıl Bertaraf Edilebilir?
Kur Şoku Riski Nasıl Bertaraf Edilebilir?

Kur Şoku Riski Nasıl Bertaraf Edilebilir?

Kur şoku riskini bertaraf etmek için bireysel yatırımcılar, portföylerini çeşitlendirmek zorundadır. Sadece Türk Lirası cinsinden varlıklara yatırım yapmak yerine, döviz cinsinden varlıklar veya altın gibi güvenli limanlara yönelmek, riski azaltmanın etkili yollarından biridir. Özellikle döviz cinsinden varlıkların fiyatları dalgalanabilir, ancak bu varlıklar, olası bir kur şokunda yatırımcılara önemli avantajlar sağlayabilir. Bununla birlikte, yurt dışı finansal varlıklara yatırım yapmak da bir diğer alternatif olabilir, çünkü bu varlıklar, iç piyasadaki dalgalanmalardan daha az etkilenir. Ayrıca, finansal hareketlere sınırlama getirilmesi gibi bir riskten kaçınmak için, yatırımcıların yurt dışında varlık edinmeleri veya fiziksel altın/döviz gibi varlıklara yönelmeleri de düşünülebilir.

Kur Şokundan Faydalanmak Mümkün mü?

Kur şoku senaryosu altında hazırlıklı olan bir yatırımcı, bu durumdan karlı çıkabilir. Örneğin, kur şoku öncesinde altın veya döviz gibi varlıklar edinmiş olan bir yatırımcı, kur şoku sonrasında bu varlıkları Türk Lirası’na çevirerek, ucuzlamış Türk hisse senetlerine veya faiz oranları yükselmiş Eurobond’lara yatırım yapabilir. Bu tür stratejiler, kur şokunun ardından ortaya çıkan fırsatları değerlendirme açısından önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki, kısa vadeli kazançlar elde edilse bile, ülkenin genel ekonomik durumu uzun vadede yatırımcıların finansal sağlığını etkiler. Bu nedenle, makroekonomik göstergeleri dikkatle izlemek ve gerektiğinde stratejileri yeniden gözden geçirmek kritik öneme sahiptir.

Yatırımcılar İçin Temel Alınacak Stratejiler

Kur şoku riski her ne kadar bireysel yatırımcıların kontrolü dışında olsa da, bu riski yönetmek için alınabilecek çeşitli tedbirler vardır. Portföy çeşitlendirmesi, döviz ve altın gibi güvenli limanlara yatırım yapmak, yurt dışı finansal varlıklara yönelmek bu riskleri minimize etmek için önemli stratejilerdir. Ayrıca, finansal hareketlere sınırlama getirilme riskine karşı, fiziksel varlıklar edinmek de düşünülebilir. Sonuç olarak, yatırımcılar hem riskleri anlamalı hem de bu risklere karşı proaktif bir yaklaşım benimsemelidir. Bu sayede, olası bir kur şoku senaryosunda bile finansal sağlığını koruyabilir ve hatta bu durumdan karlı çıkabilir.