Yeşil Ekonomi, Eşitsizlikler ve Kadın

/ 19 Haziran 2025 / / yorumsuz

Yeşil ekonomi, eşitsizlikler ve kadın günümüz dünyası, sadece iklim değişikliği değil; siyasal istikrarsızlıklar, savaşlar, toplumsal dönüşümler ve gelir eşitsizliği gibi çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya. Bu nedenle içinde bulunduğumuz dönem, yalnızca bir çevresel kriz dönemi değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik boyutlarıyla bir “çoklu kriz” çağını temsil ediyor. Bu krizlerin merkezinde ise ekolojik yıkımın toplumsal yapılar üzerindeki etkisi yer alıyor.

Küresel Kriz Dinamikleri ve Sistemik Riskler

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan 2024 Küresel Risk Raporu, geleceğe dair en büyük tehditlerin doğrudan ya da dolaylı biçimde iklimle ilgili olduğunu vurguluyor. Aşırı hava olayları, doğal kaynaklara erişim zorlukları, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim kaynaklı göç gibi başlıklar, artık sadece çevresel tehditler değil, aynı zamanda sosyo-politik istikrarsızlıkların da tetikleyicisi konumunda. Bu riskler, birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında sistematik olarak birbirine bağlı ve karşılıklı olarak birbirini derinleştiriyor.

İklim Krizinin Eşiği: 1.5 Derece Sınırı

Bilimsel araştırmalar, özellikle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından ortaya konulan verilerle netleşmiş durumda. IPCC raporlarına göre, küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla 1.5 derece ile sınırlandırılması, iklim değişikliğinin geri döndürülemez etkilerini önlemek için kritik önemde. Bu sınır aşıldığında, yalnızca çevresel etkiler değil; sosyal ve ekonomik yapılar da ciddi tehditlerle karşı karşıya kalacak.

Yeşil Ekonomi Nedir ve Neden Önemlidir?

Bu karmaşık ve çok katmanlı kriz ortamında, yeşil ekonomi kavramı giderek daha fazla önem kazanıyor. Yeşil ekonomi, ekonomik büyümenin çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesini hedefleyen bir kalkınma modelidir. Doğal kaynakların korunması, karbon salımının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve döngüsel ekonomi uygulamaları bu modelin temel bileşenleridir.

Ancak yeşil ekonomi yalnızca teknik bir dönüşüm değil; aynı zamanda sosyal adaleti gözeten bir yeniden yapılanma sürecidir. Bu süreçte kadınların konumu, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kritik bir noktada durmaktadır.

İklim Krizi Kadınları Neden Daha Fazla Etkiliyor?

İklim değişikliği her toplumu farklı şekillerde etkiliyor; ancak kırılgan gruplar, özellikle kadınlar bu etkilerden orantısız bir şekilde zarar görüyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kadınlar, suya, gıdaya ve enerjiye erişimde ciddi sorunlar yaşarken; kırsal bölgelerde yaşamlarını sürdüren kadınlar tarımda, ev içi üretimde ve bakım emeğinde büyük sorumluluklar taşıyor. Doğal felaketler ve kuraklık gibi olaylar, bu yükü daha da ağırlaştırıyor.

Ayrıca kadınların karar alma mekanizmalarında yeterince temsil edilmemesi, iklim politikalarının toplumsal cinsiyet perspektifinden uzak kalmasına neden oluyor. Oysa sürdürülebilir bir gelecek için kadınların iklim politikalarında aktif rol üstlenmesi şart.

Yeşil Dönüşümde Kadınların Güçlendirilmesi Gerekiyor

Yeşil ekonomi politikalarının başarılı olması, kadınların bu sürece etkin biçimde katılmasıyla mümkündür. Kadınların yenilenebilir enerji sektöründe istihdam edilmesi, yeşil girişimciliğin teşvik edilmesi, kırsal kalkınma programlarında kadınların desteklenmesi bu bağlamda öncelikli hedefler olmalıdır.

Ayrıca kadınlara yönelik finansal araçların artırılması, mikro kredi sistemlerinin yaygınlaştırılması ve kadın kooperatiflerinin desteklenmesi, yeşil kalkınma politikalarının sosyal eşitlik ilkesine uygun şekilde uygulanmasını sağlayabilir.

Eşitsizlikleri Derinleştiren Ekolojik Yıkım

İklim değişikliği, yalnızca çevreyi değil; aynı zamanda ekonomik kaynakların dağılımını da etkiliyor. Kuraklık, sel, orman yangınları ve diğer çevresel felaketler, gelir dağılımında Yeşil Ekonomi, Eşitsizlikler ve Kadın adaletsizlik yaratıyor. Özellikle düşük gelirli gruplar, afetler karşısında korunmasız kalıyor. Bu durum, toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor.

Bu nedenle yeşil ekonomi politikaları, yalnızca çevresel sürdürülebilirliği değil; aynı zamanda sosyal adaleti de merkezine almalıdır. Adil dönüşüm politikaları, enerjiye erişim, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere ulaşımı garanti altına almalıdır.

Kadınlar İçin Adil ve Sürdürülebilir Bir Gelecek

Kadınların yeşil dönüşüm sürecindeki yerini güçlendirmek, sadece cinsiyet eşitliği değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma açısından da zorunludur. Toplumsal cinsiyet temelli analizler, iklim krizine karşı geliştirilecek çözümlerin daha kapsayıcı ve etkili olmasına katkı sağlar.

Kadınların hem karar alma süreçlerine hem de ekonomik hayata aktif biçimde katılması, iklim krizinin toplumsal etkilerini azaltmada anahtar bir rol oynar. Bu nedenle iklim politikaları ve yeşil ekonomi stratejileri, kadınları merkeze alan adımlar içermelidir.

Yeşil Ekonomi Sosyal Adaletle Birlikte İnşa Edilmelidir

İklim krizi, artık sadece çevresel bir sorun değildir. Ekonomik eşitsizlikleri artıran, toplumsal yapıları sarsan ve kadınları orantısız şekilde etkileyen bir küresel tehdit haline gelmiştir. Bu tehdide karşı geliştirilecek yeşil ekonomi politikaları, yalnızca karbon salımını azaltmaya değil; aynı zamanda adil, eşit ve kapsayıcı bir toplum inşa etmeye odaklanmalıdır.

Kadınların güçlendirilmediği, toplumsal eşitsizliklerin giderilmediği bir yeşil dönüşüm mümkün değildir. Sürdürülebilir bir gelecek için çevre, ekonomi ve toplumsal cinsiyet eşitliği bir arada düşünülmelidir.